Bursa Ulu Cami, Bursa’da I. Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmış ulu camidir.
Bursa’nın tarihi sembollerinden olan cami, Bursa kent merkezinde, Atatürk Caddesi üzerindedir. Çok ayaklı cami şemasının en klasik ve anıtsal örneği sayılır. Yirmi kubbeli yapı, Türkiye’deki iç cemaat yeri en geniş camidir. Mimarın Ali Neccar veya Hacı İvaz olduğu sanılmaktadır. Caminin kündekari tekniği ile yapılmış minberi Selçuklu oyma sanatından Osmanlı ahşap oymacılığı sanatına geçişin en önemli örneklerinden biri kabul edilen değerli bir sanat eseridir.
Caminin duvarlarında bulunan 19. yüzyılın ikinci yarısında ve 20. yüzyılın başlarında farklı hattatlar tarafından yazılmış 192 adet hat levhası ve duvar yazısı, hat sanatının özgün örnekleri arasında gösterilir.
Caminin iç mekanında, tepesi açık bir kubbenin altında bulunan şadırvan, Ulu Cami’nin dikkat çekici özelliklerindendir.
Aslında bu gezi Bursa için değil Bodrum tatiline giderken uğradığım bir yerdi gelmişken bir Ulu Camiyi görmeyelim mi diyerek geldiğim Ulu Cami iyi ki gelmişim dediğim yerlerden biri en güzel yönü ise diğerlerinden farklı olarak şadırvanın caminin içerisinde olması. Soğuk havalarda dışarıda buz gibi suda değil de içeride abdest alıp namaz kılınsın diye tasarlanmış olabilir diye düşünüyorum.
Cami çok büyük olmakla beraber görsel olarak da çok iyi motifler ve yazılarla süslenmiş. İçeride huzur var desem yerinde olur sanırım.
Çok fazla anlatacak bir şey yok sonuçta mimar değilim ama tasarımı çok güzel. Nihayetinde Ulu Camide de namazımı kılıp yolumuza devam ettik. Bize nasip oldu silerim sizlere de nasip olur. Allah kabul etsin.
Eskiden Acarlar Longozu ismini duyduğumda hep gitmek istemişimdir fakat zamanla unuttuğum bir yer olarak kaldı. Daha sonra gitmeye karar verdim ve yola çıktım Acarlar Longozu’na ulaştığımda durum hislerimden çok farklıydı beklentilerimi karşılamadı. Bir derenin kenarında ahşap korkuluklu yine ahşap yürüme yolu mesafe ortalama 200 metre civarında derenin kenarında yürüyorsunuz girişte de iki tane hediyelik eşya dükkanı. Fakat daha sonra değiştiğini duydum ve tekrar gittim. Bu kez gayet iyi yönde bir değişim olmuş.
Ormantik Park adında doğa manzaralı bir cafe, yemek yiyip bir şeyler içebileceğiniz mekan, gezebileceğiniz alanlar ve bungalov evler (yani ahşap evler), konaklama işini de çözmüşler. Ortam daha huzur verici olmuş. Hatta henüz açılmamış alanlar vardı gittiğimde açıldığında tekrar ziyaret etmeyi düşünürüm. Fazla fotoğraf çekemedim zaten bu sayede albümüme her yeri eklemiş olurum.
Aslına bakarsanız bu bir gezi sayılmaz, buram buram tarih kokan bu seyahatimizde eskileri yad edip hüzünlendik, güldük, ağladık, gözlerimizde canlandırdık yutkunamadık, nefes alamadık ya da göğsümüz kabardı. Tarihten bir kaç defter sayfasıydı sadece bu. Çanakkale Savaşının yaşandığı bölgeler, şehitlikler, anıtlar bizi 19 Şubat 1915 yılına götürüp getiriyordu. Tabi biz gezmeye devam ettik, ettikçe de yeni hikayeler dinledik. Şimdi biraz üstün körü olsa da aklımda kalan üç-beş anıyı paylaşayım.
Çanakkale boğazından birkaç resimle devam edelim turumuza.
Yukarıdaki görselde Çanakkale Savaşında ölen anzak askerlerinin bir anıtı var üzerinde “ADLARI SONSUZA KADAR YAŞAYACAK” yazıyor. İnsan tarihi bilince bir şey diyemiyor. Sonuçta bir çoğu askerlerin kandırılarak savaşa getirilmiş.
Bu görsel ise savaşta kullandığımız mevzileri gösteriyor.
Torununun elinden tutmuş Çanakkale Gazisi olan bir dede heykeli
İnsanların bir şey söylemeden önce fikirleri olmalı. Burada yatan şehitler nerelerden gelip savaşa katılmışlar herkes gidip görmeli. Ve hepsi bizim dedelerimiz, dayılarımız, amcalarımız ve hiç sorgulamadan yorum yapıyoruz insan önce kendine sormalı neden diye. Bu savaş neden verildi kim içindi veya ne içindi , canını bizim atalarımız yıllarca neden feda etti. Ve en acı soruyu soruyorum, biz ne yapıyoruz onların canını feda ettiği şey için. Soracak çok soru var ama devam edelim.
Burası da bir mescid gittiğimizde namaz kılabilmemiz için
Daha önce de bahsetmiştik bunlar mevziler, yeri gelmiş atalarımız savaşta iki mevzi arası 3 metre mesafede çarpışmışlar. Yani düşman 3 metre önlerindeymiş. Namazını kılan mevziye geçiyor son namazı olduğunu biliyor arkasındaki namaza duruyor namaz bitince mevziye giriyor. Peki ya şimdi öleceğinizi bile bile kim girer bu mevziye.
Yukarıdaki görsel ise Yeni Zellanda anısına yaptırılmış. Üzerinde “8 AĞUSTOS 1915 YENİ ZELLANDA SAVAŞ KUVVETLERİ ASKERLERİNİN ONURUNA. ” yazıyor. Altında ise bir not var “Dünyanın diğer ucundan” diye.
Üsteğmen Nazif Çakmak Şehitliği
Mareşal Fevzi Çakmak’ın kardeşi Nazif Çakmak burada bölüğünün önünde süngü hücumu ile düşman siperlerine atıldığı sırada şehit olmuş 8 Ağustos 1915.
Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın ?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber.
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Çanakkale Savaşı’nda, 1 metrekareye 6000 mermi düştüğü hesaplanmıştır. Bu dünya savaşları tarihinin en yüksek oranıdır. İki merminin havada çarpışma olasılığı 600 milyonda bir iken, Çanakkale’de bu şekilde çarpışmış onlarca mermi bulunmuştur.
I. Dünya Savaşı‘nda Gelibolu Yarımadası, tarihin gördüğü en kanlı savaşlardan birine sahne oldu. İngilizlerin 205 bin, Fransızların ise 47 bin zayiat verdiği savaşta Türk tarafının zayiatı konusunda farklı sayılar ortaya çıkmıştır.[1] 5. Ordu Komutanlığının Başkomutanlık Vekaletine sunduğu zayiat raporlarına göre Türklerin zayiatı toplamda 213.882’dir. Yoğun zayiat nedeniyle ölen askerlerin defnedilmesi her iki taraf adına da ciddi bir soruna dönüşmüştü. Dar bir alanda biriken ölüler, tek kişilik mezarlar yerine toplu mezarlara gömülmek durumunda kaldı.
1915 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları‘nda hayatını kaybeden Türk askerlerin anısına yaptırıldı. Dört ayak ve bir kubbeden oluşan 41,7 metre yüksekliğindeki yapı, Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmıştır. Temeli 17 Nisan 1954 tarihinde atılmış ve 21 Ağustos 1960 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Ve ayrıca anıtta kullanılan taş sayısının şehitlerimizin sayısı ile aynı olduğu söylenir.
Ve işte meşhur Seyit Onbaşı deniz savaşının tüm şiddetiyle devam ettiği bir anda, vinci bozulan topun 275 kg’lık mermisini, TEK BAŞINA kaldırarak topa yerleştirmiş ve sağ kalan arkadaşıyla birlikte ateş ederek (Batmaz denilen) OCEAN zırhlısının dümen tertibatına isabet kaydetmiştir.
Aslında anlatılacak çok şey var ama dediğim gibi, bu sadece birkaç sayfasıydı geri kalan sayfaları araştırmak herkesin kendi görevidir. Nusret mayın gemisinden bahsetmedik mesela Kazım Karabekir Paşa’dan bahsetmedik daha nice kahramanlarımızdan. Uyanıp kendimize gelmenin vakti gelmedi mi sizce de. Lafı fazla uzatmayalım eğer ki Çanakkale’ye gitmeye karar verirseniz mutlaka bir Tur şirketi ile Rehber eşliğinde gitmenizi öneririm yoksa sadece ne olduğunu anlamadan gezer fotoğraf çeker ve dönersiniz. Bir sonraki Gezi de görüşmek dileğiyle, Kalın sağlıcakla…